Besin alerjileri bütün dünyada ve ülkemizde son yıllarda çok büyük artış göstermiştir. Bu artışa, batı tipi yaşamın getirdiği çevresel koşullardaki hızlı değişimin neden olduğu ileri sürülmektedir. Besin Alerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Dost Zeyrek, Alerji ve Astım Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akçay besin alerjisi hakkında çok detaylı bilgiler verdi.
Besin alerjisi , “belirli bir yiyeceğe maruz kalındığında tekrarlanabilir şekilde ortaya çıkan spesifik bir bağışıklık tepkisinden kaynaklanan olumsuz bir immünolojik reaksiyon” olarak tanımlanır. Besin alerjisi bazen hafif kızarıklık ve kaşıntı ile kendini gösterirken bazen ölümcül olabilen ciddi reaksiyonlarla kendini göstermektedir.
Besin alerjisi sıklığı nedir?
Besin alerjileri son yıllarda dünyada giderek artmakta ve kesin olarak kanıtlanmış hastaların sayısı daha düşük olmakla birlikte % 10’lara yaklaştığı bildirilmektedir. Çocuklarda, yetişkinlere göre daha sık olarak görülmektedir. Besin alerjileri her yaşta ortaya çıkabilir. Annenin sütünden alerjik besinlerin geçebilmesi nedeniyle sadece anne sütü alan bebeklerde de doğumdan itibaren görülebilmektedir.
Besin alerjisi görülme riskini artıran nedenler?
Besin alerjisi genetik, çevresel nedenler ve gen-çevre etkileşimi sonucunda gelişmektedir. Besin alerjisi özellikle anne, baba veya kardeşinde alerjik hastalığı olan çocuklarda daha sık görülmektedir. Fakat tek bir gen sorumlu olmadığı için bu etki yatkınlık şeklinde olmaktadır.
Hijyen ve mikrobiyal faktörlere maruziyet eksikliği, bağırsak mikrobiyotasının bileşimi, diyet, obezite, omega 3, antioksidan yiyeceklerin alımında azlık, antiasit ilaç kullanımı, D vitamini eksikliği ve ek besinlere başlanmasında gecikme gibi faktörler ve çevresel kimyasal maruziyetin, batılılaşmış bir yaşam tarzına sahip ülkelerde gıda alerjisi oranındaki bu endişe verici artışa katkıda bulunduğu öne sürülmüştür.
Egzama besin alerjisi gelişimi riskini artırıyor
Egzama, besin alerjileriyle güçlü bir şekilde ilişkili bir risk faktörüdür. Egzama ile başvuran bebeklerin fıstık alerjisi gösterme olasılığının 11 kat ve yumurta alerjisi olma olasılığının 6 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Cilt bariyerinin değiştirilmesinin alerjenle teması kolaylaştırdığını düşündürmektedir. Dahası, cilt bariyerini korumak için gerekli bir protein olan filaggrin’deki mutasyonlar, artan gıda alerjisi riski ile ilişkilendirilmiştir.
Deterjan ve temizlik maddeleri besin alerjisini artırabilir!
Özellikle klor içeren temizlik malzemeleri solunum yolları bariyeri yanında deri bariyerinin bozulmasına da etkili olabiliyor. Deterjan ve temizlik malzemelerinin kalıntı bırakmayan hipoalerjenik olanlarının tercih edilmesi, çift durulama yapılması faydalı olabilir. Bozulmuş deri bariyeri, besin proteini içeren sabun, şampuan ve nemlendiriciler daha kolay besin alerjisi gelişmesine neden olabilir. Bulaşıkta kullanılan temizlik maddelerinin kalıntıları da bağırsak bakteri çeşitliliğini kötü yönde etkileyerek özellikle bağırsak geçirgenliğine neden olarak besin alerjisi gelişmesine neden olabilir. Bu nedenle kalıntı bırakma özelliği düşük olan temizlik ürünlerinin tercih edilip çift durulama yapılması faydalı olabilir.
Sabun, şampuan ve nemlendiriciler içindeki besin proteinleri besin alerjilerine davetiye çıkarıyor
Cildin gıda alerjenlerine, özellikle de yer fıstığına karşı ana hassasiyet bölgesi olduğunu gösteren artan kanıtlar var. Yer fıstığı veya kabuklu ağaç yemişi alerjisi olan hastaların çoğu, ilk tepkilerini, bir gıdanın ilk kez yenmesiyle yaşamaktadırlar. Bu nedenle, alerjene karşı duyarlılığın anne karnında başladığı ve ayrıca anne sütü veya başka bir maruz kalma yolu olan ciltten temasla besine maruz kalmayla meydana geldiği öne sürülmüştür.
Bazı sabunlarda bulunan buğday, süt, soya gibi proteinlerin cilde temasla bu besinlere alerji gelişmesi arasında da ilişki bulunmuştur. Besin proteinlerine deri yoluyla maruz kalmanın besin alerjisi hassasiyetini artırdığı bildirilmiştir. Bebeklerin yıkanması için ve nemlendirilmesi için kullanılan ürünlerin içinde besin proteinlerinin bulunmaması besin alerjisi gelişmesini önlemede faydalı olacaktır.
Erken ek gıdaya başlamak besin alerjileri gelişmesini engelliyor
Besinin ağız yoluyla erken alınmasının ise besin alerjisinin önlenmesi için fayda sağladığı bildirilmektedir. 4 ayını dolduran çocuklarda besinlerin tadımlık olarak erken başlanması besin alerjisinin gelişmesinin önlenmesi için faydalı bir yaklaşım olabilir.
Evde evcil hayvan beslenmesi besin alerjisi gelişimini engelleyebilir
Gıda alerjisine karşı koruyucu epidemiyolojik faktörler, büyük kardeşlere sahip olmayı ve erken yaşamda evcil hayvan maruziyetini içerir. Evcil hayvan sahipliği, ev ortamındaki yüksek mikrobiyal çeşitlilik ile ilişkilidir. Evcil hayvanların, çocuğun bir yaşına gelmeden eve alınmasının daha sonra evcil hayvan alerjisi gelişimini de azalttığı da bir gerçektir. Bu nedenle özellikle evde evcil hayvan beslemeyi isteyen ailelerin, besin alerjisi için faydasını da düşündüğümüzde, çocuğunuz doğmadan eve evcil hayvanın alınması, besin alerjisi gelişimini ve ilerde evcil hayvan alerjisi gelişimini önleme bakımından faydalı bir yaklaşım olacaktır.
Sezeryan doğum besin alerjisi riskini artırıyor
Birkaç rapor mekonyum (ilk bebek dışkısı) mikrobiyota bileşimini tanımlasa da, mikrobiyal kolonizasyonun rahimde başlayabileceğini öne sürmesine rağmen, anne karnında bebeğin bağırsağın steril olduğuna inanılmaktadır. Mekonyum yenidoğan bebeğin ilk kakasıdır ve bu kakada bağırsaktaki dört ana bakteri (Actinobacteria, Bacteroides , Firmicutes ve Proteobacteria) bulunmuştur. Çalışmalarda, normal bir bağırsak mikrobiyotasının ve bağışıklık sisteminin kurulması ve geliştirilmesinin yaşamın ilk aylarında sürekli mikrobiyal maruziyet gerektirdiğini ve bunun aşırı hijyen nedeniyle tehlikeye atılabileceğini göstermektedir.
Yaşamın ilk üç yılında bağırsağın mikrop çeşitliliği yetişkinlerin bağırsağındaki mikrop çeşitliliği düzeyine ulaştığı öne sürülmüştür. Normal doğan çocuklarda faydalı mikroplar bebeğin bağırsağına yerleşip bağırsağın bariyerinin olgunlaşmasına ve immün sistemin gelişmesine büyük katkı sağlamakta ve besin alerjisi gelişimini engellemektedir. Sezaryenle doğan bebeklerde koruyucu mikroplar bebeğin bağırsağına yerleşemediği için barsak bariyeri yeterince gelişemiyor, bunun sonucu olarak da besin alerjenleri bağırsaktan daha kolay geçmekte ve bağışıklık sistemi alerjik yönde cevap vermektedir. Bunun sonucu olarak da besin alerjisi gelişme olasılığı artmaktadır.
Erken ve gereksiz antibiyotik başlamak besin alerjisine davetiye çıkarıyor
Özellikle ilk 2 yaşta antibiyotik başlanması alerjik hastalıkların gelişimi artırıyor. Çünkü antibiyotikler henüz olgunlaşmamış bağırsakta faydalı bakterilerin yok olmasına neden olarak bağırsak geçirgenliğini bozmakta, bunun sonucu olarak da besin alerjisinin daha kolay gelişmesini sağlamaktadır.
İşlenmiş besinler, besin alerjisi gelişmesine neden olabilir
Bebeklik döneminde beslenme ile alerjik hastalıkların gelişimi arasındaki ilişki henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Erken yaşamda artan gıda çeşitliliğine maruz kalma, gıda alerjisi dahil olmak üzere alerjik hastalıklarla ters orantılıdır. Ancak, gıda alerjisinin gelişimi için bir risk olabilecek belirli diyet bileşenlerini tanımlayan nispeten az sayıda çalışma vardır.
İşlenmiş gıdalar, içinde bulunan emülgatörlerin (besinlerin karışmasını sağlayan maddeler) bağırsak geçirgenliğini artırdığına yönelik yayınlar vardır. Bu nedenle işlenmiş gıdalar da besin alerjisi gelişimini artırmaktadır. Organik beslenme bağırsak geçirgenliğini önleme ve besin alerjisi gelişmesinde, azalmada katkı sağlayabilir. Fast food gıdaların az tüketilmesi faydalı olabilir.
Anne sütü ile beslenen bebeklerde besin alerjisi daha az görülüyor
Bebekler anne sütüyle beslenebilir, mama ile beslenebilir veya her ikisinin kombinasyonunu deneyimleyebilir. Anne sütünün bakteri bileşimi, annenin beslenme alışkanlıklarına, genetik arka plana ve demografik faktörlere bağlı olarak değişir. Emzirmenin kesilmesi, katı gıdaların verilmesine göre bağırsak mikrobiyotasının bileşiminde daha önemli bir faktördür. Anne sütü, bebeğin bağışıklık sisteminde immünolojik koruma sağlamaktadır. Anne sütü kaynaklı immünomodülatör ve koruyucu özellikler, immünoglobulinler, glikokonjugatlar ve oligosakkaritler dahil olmak üzere çeşitli bileşenlerle ilişkilendirilmiştir.
D vitamini eksikliği besin alerjisi gelişimi artırıyor
D vitamini eksikliği, besin duyarlılığı ve IgE aracılı besin alerjisi ile ilişkilidir. D vitamini eksikliği olan bebeklerde yumurta ve fıstık alerjisi olasılığının arttığı bildirilmiştir. Besin alerjisi/anafilaksi sıklığı, yeterli D vitamini sentezi için sonbahar ve kış aylarında yetersiz UVB yoğunluğunun olduğu daha yüksek mutlak enlemlerde daha yüksektir. Düşük D vitamini, riskli bariyer işlevine, bağırsağın mikrobiyal bileşiminde değişikliklere neden olur ve antijen sunan hücreler ve T hücreleri üzerindeki etkilerle birlikte, kişiyi besin alerjenlerine karşı alerjik yanıtlara yatkın hale getirir. Sonuç olarak D vitamini yetersizliği besin alerjisi gelişme riskini artırmaktadır.
Besin alerjisini baskılayan diğer diyet faktörleri arasında lahana, Brüksel lahanası ve brokoli gibi turpgillerin, besin alerjisi gelişimini azaltabileceği bildirilmiştir. Diyet faktörleri doğrudan immünomodülatör olabilir veya bağırsak mikrobiyotasının modülasyonu yoluyla gıda alerjisini baskılayabilir.
Çocukluk çağı aşıları besin alerjisi gelişmesine neden oluyor mu?
Çocukluk çağı aşıları ile besin alerjisi arasında herhangi bir ilişki saptanmamıştır.