18 donuk odası ile gıda sektörünün lider firmalarına hizmet veren Dilsizler Soğuk Hava Deposu, son iki yıldır elleçleme ve sipariş hazırlama hizmetlerini de faaliyet alanlarına ekledi.
– Sayın Mehmet Dilsiz, Dilsizler Soğutma’nın faaliyet alanları nelerdir? Kısaca okuyucularımıza tanıtır mısınız?
Dilsizler Soğuk Hava Deposu, bugün soğuk (+4°C) ve donuk (-18°C) odaları ile taze (şarküteri, süt, yoğurt, peynir, vb…) ve donuk (et, tavuk, mantar, pasta, simit, vb…) ürünleri bünyesinde depolamaktadır. Depolama hizmetinin haricinde elleçleme ve sipariş hazırlama hizmetlerini de son iki sene içerisinde faaliyet alanına almıştır.
Aslında Dilsizler ilk faaliyete geçtiği 1977 yılında, 20 adet odası ile peynir depolayarak iş hayatına başladı. 5 yıl sonra meyve halinden gelen talepler üzerine elma depolamaya başladı ve birkaç yıl içinde tamamen elma deposu olarak çalışmaya devam etti. 1984 yılında 9 oda daha yaparak, muz depolamaya başladı. 1992 yılında 5 oda daha ekleyerek kapasitesini 33 odaya çıkartıp tamamen elma, kayısı, erik ve üzüm üreticilerine hizmet vermeye devam etti.
2003 yılında 1 odasını şoklama hizmetine açıp 8 odasını donmuş odaya çevirerek et ve tavuk üreticilerine hizmet vermeye başladı. 2013 ve 2015 yıllarında beşer odasını daha donmuşa çevirerek bugün 18 donuk odası ile kendi sektörlerinde lider pozisyondaki şirketler ile çalışmaktadır.
2013 yılının 3. çeyreğinde gelen talepler üzerine elleçleme ve sipariş hazırlama hizmetlerini faaliyetleri arasına alıp yeni ve/veya küçük ölçekteki şirketler ile çözüm ortağı olmuştur. Gerek ofis tedariği, gerekse sipariş hazırlığı gerekse FIFO takibi ile faaliyetlerine katma değer katarak son zamanlarda değişen sektör ihtiyaçlarına da cevap verebilmiştir.
– 2015 yılının ilk yarısını nasıl geçirdiniz? İkinci yarıya nasıl bakıyorsunuz?
2015 yılının ilk yarısı bizim için çok yoğun geçti. 2013 yılında yönetim kurulu olarak hizmet verdiğimiz sektör ve müşteri portföyümüzde değişiklik yapmak için karar verildi. Bu karar doğrultusunda, 2013 ve 2014 yılları içerisinde bazı yenilemeler ve değişikliklere başlamıştık fakat 2015’in ilk yarısında 5 odamızı donmuşa çevirirken, odalarımıza raf yapımına ve müşteriler için ofis yapımına da başladık. Aynı zamanda rampa alanlarımız soğuk zincire uygun hale getirip, +4°C’de ürün saklayan kurumsal şirketler ile çalışmaya başladık. Bu ilk altı ay, yönetim kurulunun 2013 yılında vermiş olduğu sektör değiştirme kararının uygulanmasındaki son ve en önemli basamaktı.
2015 yılının ilk yarısında değişim için atmış attığımız adımlar operasyon yönündeydi. Bu alandaki çalışmalarımızın son etapları devam ederken, ikinci yarıda hızımızı idari alanlara ve Ar-Ge projelerine yönlendireceğiz.
2014 yılında kurumsallaşma ve ISO 9001, 14001, 18001 ve 22000 belgeleri üzerine bir planlama yapmıştık. Dışarıdan çalıştığımız danışmanlarımız ile önümüzdeki altı ay çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştıracağız. Bu süre içerisinde Ar-Ge alanındaki iki projemize de biraz daha hız kazandırmak istiyoruz.
-Yeni ürün ve Ar-Ge çalışmalarınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Soğuk hava deposu olduğumuz için kendi sektörümüzden fazla uzaklaşmadan ve aynı zamanda kendimize bir avantaj sağlamak için iki adet projemiz vardı. Geçtiğimiz yıllarda buz yapımı ve raflama sistemleri üzerinde bazı ön çalışmalar yapmıştık. Önümüzdeki altı ay içerisinde buz yapımı sisteminin Ar-Ge’sine öncelik vereceğiz. Yıl sonuna kadar fizibilite ve Ar-Ge çalışmalarını bitirmeyi planlıyoruz. Bu sırada raflama sistemlerinin Ar-Ge’si için bünyemize bir mühendis ekleyip 2016 yılının son çeyreğine kadar bu çalışmayı sonuçlandırmak istiyoruz. Henüz patent almadığımız için daha fazla bir bilgi veremeyeceğim.
-Müşterileriniz kimlerden oluşuyor? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Müşterilerimiz soğuk odalarda (+4°C) Yörsan, Senkar Lojistik ve farklı hurma ile meyve firmaları bulunmakta. Donuk odalarımızda (-18°C ile -20°C) ise Borusan Lojistik, Mado, Simit Sarayı, Namet, Şen Piliç, Rella, Lezzethane, Nişfud Nefista müşterilerimizden bazılarıdır.
-Faaliyet gösterdiğiniz sektörlerle ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Depolama sektörü son zamanlarda çok talep görmeye başladı. Bunun bir nedeni ise devletten ve Avrupa Topluluğu’ndan gelen teşvik ve hibeler olmuştur. Fakat bu artan talep aslında tüketicilerden kaynaklanmaktadır. Eskiden marketlerde bugünkü kadar donuk ürün çeşidi yoktu. Hatta benim çocukluğumda neredeyse donmuş reyonu yoktu. Geçmişe kıyasla günümüzde her iki aile ferdinin de çalışması, donuk gıda alanında büyük bir talep yaratmıştır. Buna ek olarak kendi müşterilerimin sipariş ve taleplerinden gördüğüm kadarıyla, kafelerde donuk pastaya talep son zamanlarda artmıştır. Bu talep karşısında bugün birçok pasta ve kek imalatı yapan veya ithal eden ufak işletmeler ortaya çıkmıştır. Sirkülasyonlarının diğer büyük şirketlere oranla daha küçük olması, elleçleme ve sipariş hazırlama hizmetlerini bizim sektöre kaydırmış olup, depoların ek olarak bu hizmetleri vermesini sağlamıştır.
Genel olarak bizim sektörümüz halen depolama yapmasına rağmen, yeni gelişmelere ve taleplere yanıt verebilmek için lojistik kapsamında depoların görevleri ve sorumlulukları biraz daha değişmiş ve artmıştır.
-Sektörde yaşadığınız sorunlar ve çözüm önerileriniz nelerdir?
Uzun yıllar yurtdışında yaşamış ve çalışmış biri olarak, sektöre biraz daha farklı bakıyor olabilirim fakat katılmış olduğum seminerler ve panellerde, lojistik akademisyenlerinin de bahsettiği bir sorun var. Türkiye’de, bizler lojistik anlamda halen geçiş dönemi yaşıyoruz. Bazı şirketlerin lojistik bölümleri kusuruz olarak işliyor olabilir fakat birçok şirkette lojistik bölümleri, gereken finansal veya manevi desteği almadığı için üretilen çözümler, genelde yara bantı dediğimiz geçici ve anlık çözümler oluyor. Lojistikte yapılan bir hatanın etkisini domino taşları gibi üretimden kaliteye, sevkiyattan depolamaya kadar bütün bölümleri olumsuz yönde etkiliyor.
Bunun çözümü ise şirketleri ve lojistik personellerini bilinçlendirmek. Zaten hali hazırda lojistik seminerleri ve panelleri düzenleniyor ve bazı şirketler bu yönde çok büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Fakat daha küçük ölçekteki şirketler bu konuya gereken önemi vermemekte. Bunu bir çözümü ise KOSGEB ve diğer devlet teşvikleridir ki, bu konuda her iki birimde gereken maddi ve eğitim için gerekli destekleri vermektedir. Ama bu sorunların temeline inmek gerekirse, şirket sahiplerine ve yöneticilerine bilgi verip yönlendirmektir ki, kanımca bu yaşanılan sorunların giderilmesinde atılacak ilk ve en önemli adım bu adımdır.