Bilinçli Sağlıklı Yaşam Dergisi’ne açıklamalarda bulunan Türk Obezite Vakfı Başkanı Prof. Dr. Taner Damcı, obezitenin bu kadar yaygınlaşmasının sebeplerinin başında yaşam biçiminin gittikçe bozulmasının yer aldığını söyledi.
Pahalı ve tedavisi zor bir hastalık olan obezite, önümüzdeki yıllarda toplumun sağlığını en fazla tehdit eden hastalıkların başında gelmeye aday. Türkiye’deki obezite görülme sıklığı yüzde 30’lar civarında. Buna fazla kilolu insan sayısını da eklersek bu rakam yüzde 50’yi aşıyor. Yeme davranışı bozukluları ve hareketsiz yaşamın yaygınlaşmaya başladığını bildiren Prof. Dr. Damcı, “Teknolojinin gelişmesi bizlere her an sınırsız miktarda yiyeceğe en kısa zamanda ulaşmamızı sağlıyor.
Artık her mahallede birkaç tane süpermarket, sabaha kadar evlere servis yapan yiyecek satıcıları, ağzına kadar dolu buzdolaplarımız var. Bunlar tabi ki kötü değil ama bu koşullar altında yeme davranışımız bozuluyor. Yüksek stres ve insanlar arası gerginleşen ilişkilerde yiyecekler duygusal bir yatıştırıcı olarak kullanılıyor. Gündelik alışkanlıklarımız, trafik, yaşamımızdaki günlük küçük hareketlerin dahi azalmış olması, spor yapma olanağı ve alışkanlıklarımızın yetersiz olması bizi şişmanlamaya ve sonucu olarak da sağlığımızı kaybetmeye doğru hızla iten faktörler arasında” dedi.
“Sorun ne yediğimiz değil ne kadar yediğimizdir”
Sağlıklı beslenmenin yollarını anlatan Prof. Dr. Damcı, son zamanlarda kilo alımı üzerinde etkisi olduğu öne sürülen şekerin tek başına insanı şişmanlatmayacağını, tüm gıdalar gibi şekeri de aşırı tüketmenin insana kilo aldırabileceğine vurgu yaparak, sözlerine şöyle devam etti: “Beslenme ihtiyacı, insanın nefes alması gibi en temel gereksinimlerinden biridir. Yani kendi bedenimiz tarafından düzenlenebilen mekanizmalardan biridir. Bu biyolojik mekanizma açlık-tokluk ve gıda seçimleri gibi ihtiyaçlarımızı da kendisi ayarlar. Ancak günümüzün stres ortamında, toplumda ve basında yer alan yanlış yönlendirmelerle bu en temel ve güçlü biyolojik mekanizmamızı dinlemekten uzaklaşmış durumdayız. Kendi kararımızı vermekten uzak noktadayız. Son derece trajikomik bir biçimde sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiği neredeyse politik tartışmalar gibi kutuplaşma ve hakarete varacak tartışmalara zemin oluşturuyor. Bir takım komplo teorileri ve bunların karşıt görüşleri acımazsızca insan ve toplum sağlığına zarar veriyor. Sonuçta olan ise, bu durumu dehşet içinde izleyen insanlara ve onların sağlıklarına oluyor. Obezite ve kilo artışında tek bir temel sorun var. O da ne yediğimiz değil, ne kadar yediğimizdir. Toplum olarak aşırı miktarda gıda tüketiyoruz. Bunu azaltmak, sorunu düzeltmek veya önlemek için yeterlidir” diye konuştu.