Atıkların yerinde dönüşümü önem kazanıyor

ÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle düzenlenen “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlıklı çevrimiçi söyleşi 21 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşti. PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava, Eskişehir Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir, Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz ve ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz’ın katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Üyesi Çetin Ünsalan yaptı.

Ekim ayının ÇEVKO Vakfı Söyleşisi, ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olduğunu belirten Yılmaz, 2023 yılı itibarıyla ülkemizin Avrupa Birliği’ne 106 milyar dolarlık bir ihracat hacminin olduğunu ve bunun toplam ihracat içinde yüzde 40’lık bir paya sahip olduğunu hatırlattı.

AB’de Yeşil Mutabakat kararının ardından birçok değişim yaşandığını vurgulayan Yılmaz, Avrupa Birliği’nde yaşanan her değişimin ülkemiz ekonomisini de doğrudan etkilediğini söyledi.

ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz: “AB’nin ambalaj atıkları direktifinin güncellenmesiyle atıkların yerinde dönüşümü önem kazanıyor”

Bu değişimlerden bir tanesinin de Avrupa Birliği ambalaj atıkları direktifinin güncellenip bir tüzük haline getirilmesi olduğunu belirten Çetin Yılmaz, AB tarafından üretilen ve ithal edilen bütün ambalaj atıklarının ağır kriterlere bağlanacağını söyledi.

Ülke olarak bizim de bu gelişmeler ışığında önemli sıkıntılar yaşayabileceğimizin altını çizen Çetin Yılmaz, ülkemizde de atıkların yerinde ayrıştırılarak toplanıp geri dönüşüme kazandırılma imkan ve kabiliyetlerinin artırılması gerektiğinin önemini vurguladı.

PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava: “Dünyada içilebilir suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor” 

Söyleşide söz alan ikinci konuşmacı PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava oldu. 60 yıldır Türkiye’de faaliyet gösterdiklerini ve 6 fabrikalarında tüm üretimi Türkiye’de yaptıklarını belirten Gılava, dünyanın önde gelen yiyecek içecek üreticilerinden biri olmalarının yanında aynı zamanda büyük bir tarım işletmesi olduklarını da hatırlattı. Bu durumun sürdürülebilir bir gıda sisteminin oluşturulmasında anlamlı bir katkı verme potansiyelini de beraberinde getirdiğini belirten Ece Gılava, bu yaklaşımla sürdürülebilirlik odaklı ve uçtan uca stratejik bir dönüşüm içinde olduklarını, bu iş stratejilerine Pep Pozitif dediklerini söyledi. Unesco verilerine göre; dünyadaki içilebilir suyun yüzde 70’inin tarımda kullanıldığına dikkat çeken Gılava, modernleşme, dijitalleşme ve yeni yatırımlarla, sulama sistemlerinde kullandıkları düşük basınçlı teknolojilerin kullanılmasıyla, tarımda kullandıkları suyu yüzde 45 azalttıklarını söyledi.”

Üstünde durdukları bir diğer konunun da yenileyici tarım olduğunu anlatan Gılava, “Biz Türkiye’deki cipslik patates üretimimizin çok büyük bir kısmını yenileyici tarım uygulamalarıyla gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu.

Eskişehir Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir: “Temiz enerjiye geçiş kaçınılmaz” 

Söyleşide söz alan üçüncü konuşmacı, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir oldu. Geçen Eylül ayında yeni bir araştırmanın yayınlandığını, araştırmada dünyanın son 485 milyon yılının iklimle ilgili durumun incelendiğini belirten Özdemir, 1911 yılına kadar, binlerce yıl boyunca atmosferdeki karbondioksit oranının hiçbir zaman 300 ppm’nin üzerine çıkmadığını ancak bu tarihten itibaren karbondioksit konsantrasyonunda bir artış trendi gözlemlendiği ve bu artışın son 70 yılda hızlandığını ve bugün 422 ppm seviyelerine ulaştığını söyledi. Alp Özdemir, bu artışın temelde insan kaynaklı olduğunu belirtti.

Küresel ısınmada karbondioksitin en etkili sera gazlarından biri olduğunu ve bu gazlarının atmosferde birikmesi ile küresel ısınmanın yaşandığı ve bunun sonucunda iklim değişikliğinin ortaya çıktığını vurgulayan Özdemir, iklim değişikliğinin de birçok alanda etkili olduğunu, bunların başında gıda ürünlerinin üretimine yönelik tehlikenin artması ve canlı ekosistemi üzerinde göç tehlikesinin oluşmasının geldiğini belirtti. Ayrıca, beklenmeyen hava olaylarının görülme sıklığının arttığını hatırlattı. Özdemir, temiz enerjiye geçişin ve döngüsel ekonomi yaklaşımının fosil kaynaklı sera gazlarının oluşmasını azaltmak için daha hızlı bir şekilde uygulanmasının artık kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Son olarak, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel farkındalığın ve kalıcı katılımın sağlanmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Özdemir, bu konuda Ulusal Ajans tarafından desteklenen Portekiz ve İspanya ortaklığında bir Avrupa Birliği projesini yürüttüklerini ve “Lifelong Learning for Sustainability: From campus to daily life (LEAF)” gibi projelere bu kapsamda daha çok ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. LEAF projesindeki amacın, bireylerin sürdürülebilirlikle ilgili konuları içselleştirmelerine teşvik edecek bilgi ve farkındalık temelli bir çerçeve oluşturmak olduğunu, bu sayede bireylerin günlük alışkanlıklarında küçük değişiklikler yaparak sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik uygulamalara katkıda bulunmalarını ve sürdürülebilirlik sorumluluğuna yönelik davranışlarını olumlu yönde değiştirmeyi hedeflediklerini iletti.

Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz: “Gençler, iklim değişikliğinden sadece gelecekte etkilenecek olanlar değil, bugünün de etkilenenleridir. Bu nedenle, bugünün de paydaşlarıdırlar.”

Söyleşinin son konuşmacısı ise Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz oldu. İklim elçilerinin uluslararası iklim eyleminin bir parçası olduğunu belirten Gürbüz, iklim elçilerinin UNICEF Türkiye ve İklim Değişikliği Başkanlığı’nın desteğiyle ortaya çıkan bağımsız bir gençlik inisiyatifi olduğunu söyleyerek sözlerine başladı.

En temel amaçlarının kendi üniversitesinin yeşil dönüşümüne katkı sağlamak ve bu konuda gençlik temsilini sağlamak olduğunu söyleyen Kadir Gürbüz, iklim değişikliğinden ve iklim krizinden en çok etkilenen grubun gençler olacağı için, gençlerin bu süreçlerin paydaşı olması gerektiğinin altını çizdi.