Taban Gıda CEO’su Hasan Hacıhaliloğlu, “Ülkemizdeki hasat beklentisi, geçen yılın rakamları kadar düşük olmaması yönünde. Bu yıl ciddi yağış aldık, iklimsel şartlar daha verimli bir hasat geçireceğimizi gösteriyor. Yaşanan ekonomik krizler ve uygulanan tarım politikaları çiftçiyi üretimden uzaklaştırdı ve dolayısıyla ekim alanlarının azalması buğday üretim oranlarının istenen seviyelere ulaşmasının önüne geçiyor. Türkiye yeni tarım politikaları ile uzun vadeli planlar yaparak verimli tarım arazilerini doğru kullanmalı” dedi.
Kurlarda yaşanan hızlı artış ve Rusya-Ukrayna savaşı pandemi sonrası özellikle son döneme damgasını vurdu. İklim değişikliği ile savaşan hububat sektörünün gündemini ve rotasını yeni krizler tamamen değiştirdi. Dünya buğday deposu iki ülkenin savaşı tüm ülkelerin ekonomik ve politik stratejilerini yeniden şekillendirmelerine sebep oldu. Tüm sektörler için zor geçen 2021 yılında 2 milyon tonun üzerinde bir hacme ulaşan Taban Gıda, yılı 4,5 milyar TL’nin üzerinde bir ciroyla kapattı.
Rusya ve Ukrayna ile güçlü ticari ilişkileri bulunan; 5 kıtada yaklaşık 20 ülkeye transit ticaret gerçekleştiren ve Türkiye’de buğday tedarik pazarının önde gelen isimlerinden Taban Gıda, yaptığı yatırımlarla 2021 yılını bir önceki yıla göre yüzde 50’nin üzerinde bir büyümeyle kapattı.
Çatı şirketi Vivalon bünyesinde toplam 25 milyon dolar yatırımla 3 kuru yük gemisi alarak kendi filosunu kuran şirket; küresel iklim değişikliği, pandemi ve navlun krizi gibi global krizlerin oluşturduğu çeşitli riskleri ve fırsatları analiz ederek yeni yatırım hamleleri gerçekleştiriyor. Samsun’da silo yatırımı ve Rusya’da un fabrikası için kolları sıvayan Taban Gıda, başarısını globale taşımayı hedefliyor.
“Global oyuncu olacağız”
Dünyada yaklaşık 200 milyon ton buğday ticareti yapıldığını belirten Hacıhaliloğlu “Taban Gıda olarak bu rakamın yüzde 1’den fazlasını biz yapıyoruz. Bu yıl bizim açımızdan çok daha iyi bir yıl olacak gibi görünüyor.
Transit ticaret hacmimiz her yıl katlanarak artıyor. 350 bin tonlarda olan transit ticaret hacmimizi bu yıl 1 milyon tonun üzerinde bekliyoruz.
2021 yılında 150 milyon dolar olan transit ticaret ciromuzun, bu yıl sonunda 500 milyon doların üzerine çıkmasını hedefliyoruz. Bunun yanında özellikle iç piyasada yem hammaddeleri pazarında yer edinmeyi planlıyoruz. Batı Afrika pazarında oldukça güçlü bir konuma geldik. Bu yıl Avrupa pazarında büyümek ve Asya pazarında daha güçlü yer edinmek hedefindeyiz. Global oyuncu olacağız.”
“Bu yıl buğday rekoltesinde artış bekliyoruz”
Bu yıl geçen yıllara göre daha yüksek miktarda buğday rekoltesi beklediklerini belirten Hasan Hacıhaliloğlu “TÜİK ile bizim tahminlerimiz arasında yüzde 10-15 fark oluyor. TÜİK bu dönem için 19,5 milyon ton buğday rekoltesi bekliyor. Ancak biz yaklaşık 17 milyon ton olacağını tahmin ediyoruz. USDA raporlarındaki beklenti de bu yönde. Mısırda rekoltede dünya ortalamasının üzerindeyiz.
Mısırın buğdaya göre üretim maliyeti daha yüksek ancak rekolteye bağlı olarak getirisi de daha fazla. Bu nedenle Türkiye’de buğday ekim alanları mısıra kayıyor.”
“TMO’nun hamlesini doğru buluyorum”
“Buğday alım fiyatını zaten 6.500 TL’nin altında beklemiyorduk” diye belirten Hacıhaliloğlu, “Bu yıl TMO, primle birlikte 7.050 TL alım fiyatı açıkladı ki, bu rakam sektöre can suyu oldu. 1.000 TL’lik desteğin sonbaharda verileceğini göz önünde bulundurduğumuzda USD bazında verilmiş en yüksek alım fiyatı ile karşılaştık. Buğdayda dünya ortalaması olan 420 $‘a yaklaştık. Bu rakam önümüzdeki yıl ekilebilen alanların oranını da artırabilir” dedi.
Türkiye’de buğday bulunabilirlik sorunun olmadığının altını çizen Hacıhaliloğlu, “Ülkemiz her yıl yaklaşık 10 milyon ton buğday ithal ediyor. Bu rakamın yaklaşık 2,5 milyon tonu kendi tüketimimiz için. Türkiye’de ne buğday ne de mısır için bulunamama, tedarik edilememe gibi bir problem yok. Gerekli olan miktar Rusya’dan kolaylıkla temin edilebilir ancak maliyetleri yüksek kalabilir” dedi.
“Türkiye’de ekilmedik tarım arazisi bırakmamak gerekiyor”
Özellikle arzın en yüksek olduğu hasat dönemlerinde pozisyon alarak dalgalanmalardan kendimizi korumaya çalışıyoruz diyen Hacıhaliloğlu, “Öncelikle tabii ki, ülke üretiminin tüketimi karşılaması gerekiyor. Türkiye açısından arz talep dengesini sağlamak çok zor gözüküyor. Türkiye buğday ekim alanlarını artırıp verimliliği yükseltecek çalışmalar yaparsa, kendi ihtiyacını karşılama noktasında gelecek yıllarda çok avantajlı duruma gelecektir. Önümüzdeki dönemde tarımda dijitalleşme adımları ve bu enstrümanların etkin kullanımı ile ihracatçı konuma tekrar ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
En başta ekilmedik tarım arazisi bırakmamak gerekiyor. Akıllı tarım uygulamalarına geçildiğinde Türkiye’nin toprakları verimlilikte en iyi noktayı görecektir. Çiftçi verimi dolayısıyla daha yüksek getirisi olduğu için mısıra yöneliyor. Türkiye’de buğdayın ekim alanlarında ciddi azalma söz konusu. Şanlıurfa tarafında pamuğa, Karadeniz tarafında yağlı tohumlara kaçış var” dedi.
“Ukrayna hasadı gerçekleştiremezse dünyayı çok daha kötü bir senaryo bekliyor”
Ukrayna’da yıllık 60-70 milyon ton civarında hububat ve yağlı tohum üretimi yapılıyor. Yıllık aşağı yukarı 20 milyon ton buğday, 10 milyon ton mısır ihraç ediyor. Taban Gıda CEO’su Hasan Hacıhaliloğlu, ‘Buğday ekim alanlarında şimdiden yüzde 30’luk bir kayıptan söz ediliyor.
Mısır tarafında ise Mayıs ayı ekim zamanıydı. Geçen yılın aynı dönemine göre ekim oranı yüzde 50’de kaldı. Ukrayna’da limanların çalışmaması da en büyük sorunlardan biri. Hasadın yapılabilmesi için savaş ortamını bir kenara koyarsak, Ukrayna’nın uygun fiyattan akaryakıt bulabilmesi ve bu ürünün dünya piyasalarına ulaştırılabilmesi oldukça zor. Hasada bir ay kala Ukrayna hasadı gerçekleştiremezse dünyayı çok daha kötü bir senaryo bekliyor” diye belirtti.
“Rusya’nın satma gibi bir problemi yok”
Rusya’da hasat dönemi yaklaşırken, son dönemin en büyük rekoltesi olacağı tahmin ediliyor. Hasan Hacıhaliloğlu, “Rusya’nın satma gibi bir problemi yok. Bu yıl Rusya’nın 40 milyon ton gibi bir buğday ihraç edeceği varsayılırsa bunun 10 milyon tonunu sadece Türkiye’ye satıyor. En son İran ile 5 milyon tonluk bir anlaşma yaptılar. Mısır da bizim kadar ithal ediyor.
Doğal olarak, baktığınızda sadece üç ülke ile 25 milyon tonluk ihracat rakamına ulaştı. Çin’i ve etrafındaki diğer ülkeleri de bu denklemin içerisine kattığımızda Rusya’nın ürününü satamaması gibi bir sorunu yok.
Rusya’nın bu konuda eli güçlü ve bunu koz olarak kullanıyor. Gerekirse 10 milyon ton buğdayı denize döker ve dünyayı dize getirmeye çalışır. Rusya sadece tahılda değil birçok emtiada dünyada ilk üçte yer alıyor ve bu durum Rusya’nın elini güçlendiriyor” şeklinde konuştu.
“Tahıl koridoru iyimser bir söylem”
“Tahıl koridoru açılacak gibi söylemlerin iyimser söylemler olduğunu düşünüyorum. Ukrayna ile ilgili yapılacak çalışmalar eğer Rusya kontrolünde yapılacaksa bu ticarete dünya izin vermeyecektir. Yok eğer ticaret Rusya kontrolünde olmazsa, buna Rusya’nın izin vermeyeceği düşüncesindeyim” diyen Hacıhaliloğlu, “Diğer taraftan bugün limanların kullanılabilir durumda olmadığı gözlemleniyor. Bu limanların onarılması gerekiyor. Rusya’dan yapılan yüklemelerde böyle bir sorun yok. Ancak bölgede farklı sorunlar var. Örneğin bölgede taşıma yapan gemilerin sigortaları riskli görüldüğü için yapılamıyor” diye belirtti.
“Uzun vadeli tarım politikaları Türkiye’yi dünyada güçlü bir konuma getirebilir”
Rusya-Ukrayna savaşı gösterdi ki, özellikle gıdada ülkelerin kendine yeter seviyede üretim yapması oldukça önemli. Türkiye buğday kalitesi bakımından verimli topraklara sahip.
Üstelik toprağı işleme ve tohum kalitesi olarak da güçlü bir konumda olduğunu belirten Hacıhaliloğlu, “Rusya-Ukrayna arasında devam eden krizin ilerleyen dönemde Türkiye’yi önemli bir noktaya taşıyacağını düşünüyorum. Konumu gereği ülkemiz transit ticaret ağında kritik öneme sahip olacaktır.
Türkiye tarım politikaları konusunda uzun vadeli planlar yaparsa ve verimli tarım arazilerini doğru kullanarak tarım teşvik politikalarını üretici lehine planlarsa gelecekte dünya gıda piyasasında güçlü bir konuma gelebilir. Bugün itibariyle Avrupa fiyatlarına göre Rus buğdayı yaklaşık 40 dolar aşağılarda. Türkiye bugün dünyadaki en büyük un ihracatçısı ve makarnada da İtalya’dan sonra ikinci konumdadır. Diğer kalemleri de alt alta yazdığımızda Türkiye’nin bu ticaretten kazançlı çıkacağını düşünüyorum” diyor.
Akıllı tarım, dijitalleşme ve artan verim…
Hasan Hacıhaliloğlu, “Artan dünya nüfusu ile birlikte ihtiyaç da artıyor. Elimizdeki tüm fırsatları bu ihtiyaçları karşılayabilmek için değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu da tarımda dijitalleşerek çözme yoluna gidebiliriz. Bu alanda daha planlı ve güçlü adımlar atmamız gerekiyor. En kârlı ürün en doğru bölgeye ekilecek. Doğru araziye ihtiyaç kadar doğru ürün ekilirse arz talep dengesi ve dolayısıyla doğru fiyat oluşacak.
Dijitalleşme ile tarımsal araziler daha etkin kullanılacak ve ihtiyaca yönelik üretim yapılacak. Bu sayede üretilen tarımsal emtia verimliliği artacak. Sürdürülebilir tarım sayesinde gelecek nesillere daha sağlıklı topraklar bırakacağız. Geleceğe karşı en büyük sorumluluklarımızdan biri de bu olmalı” diye belirtti.
Türkiye tarım politikalarına da değinen Hacıhaliloğlu “Ülkemizde çok büyük ve çok değerli araziler var. Çiftçinin kendi toprağını ekmesi için teşvik etmeli, sözleşmeli tarım uygulamalarına geçmeliyiz. Ülkemizin toprakları akıllı tarım uygulamalarıyla çok daha verimli hale gelecektir. Doğru araziye ihtiyaç kadar doğru ürün ekilirse arz talep dengesi ve dolayısıyla doğru fiyat oluşacak. Örneğin Güney Doğu Anadolu’da dünyanın en iyi makarnaları üretiliyor ancak bunun ihracatına izin verilmiyor. Kendimize yetecek kadar kısmı ürettikten sonra kalan kısmı bir şekilde doğru yöntemlerle ihraç edip bunun karşılığında da ekmeklik buğday aldığımızda ülkemiz kazancını yüzde 50 artıracaktır” diye belirtti.
“Bu yılı yüzde 100’ün üzerinde büyümeyle kapatabiliriz”
“Transit ticaret anlamında çok ciddi büyüyeceğimizi öngörüyoruz” diyen Hacıhaliloğlu, “Aslında Haziran-Temmuz aylarında başlayan hasat zamanları bizim için daha belirleyici olacak. Özellikle Temmuz-Kasım ayları arası, bizim en hareketli olduğumuz zamanlar oluyor. Biz de 2022 yılının meyvelerini bu dönemde alacağız.
Kendi gemilerimizin artık tam randımanlı olarak çalışıyor olması, ticaret hacmimizde artış sağlıyor. Afrika bölgesinde planladığımız depolama alanları için fizibilite çalışmaları tamamlandı diyebiliriz. Yıl sonu için aslında tonaj bazlı yüzde 20, ciro bazlı yüzde 30 gibi bir büyüme hedefliyorduk. Ancak fiyatların ve kurun bu kadar yukarıda olması sonucunda, yüzde 100’ün üzerinde bir büyümeyle yılı kapatabiliriz” dedi.