PepsiCo Türkiye ve Sürdürülebilirlik Akademisi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen 2. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nda, toprak ve su kaynaklarının korunmasından tarladan çatala sürdürülebilir bir tarım sistemi oluşturulabilmesi için yapılması gerekenler başta olmak üzere birçok önemli konu başlığı, tarım ekosisteminin önde gelen isimleri tarafından masaya yatırıldı.
Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden olmasının yanı sıra aynı zamanda dünyanın en büyük tarım işletmelerinden biri olan PepsiCo, PepsiCo Pozitif (Pep+) stratejisi doğrultusunda hayata geçirdiği uygulama ve projelerle sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşmasını desteklemeyi sürdürürken tarım ekosisteminin paydaşlarını da çeşitli platformlarda bir araya getirerek tarımdaki pozitif gelişmelerin hızlanmasına katkı sağlıyor.
Faaliyetlerine bu yaklaşım çerçevesinde devam eden PepsiCo Türkiye, sözleşmeli tarımdan yenileyici tarım uygulamalarına, tarımda teknoloji kullanımından çiftçilerin bilinçlendirilmesine yönelik bir dizi çalışma yürütürken tarımda yaratılacak pozitif etkiyi daha da büyütmek için tarım ve gıda ekosisteminin ortak paydada buluşturacak etkinliklere de öncü olmayı sürdürüyor.
Bu kapsamda PepsiCo Türkiye ve Sürdürülebilirlik Akademisi ev sahipliğinde 18 Aralık 2023 Pazartesi günü gerçekleştirilen 2. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nda tarım ekosisteminin paydaşları İstanbul’da bir araya geldi. “Gıda sistemlerimizde sürdürülebilir bir gelecek: Nasıl Yeniden Şekillendirebiliriz?” ana başlığıyla gerçekleştirilen sempozyumda, toprak ve su kaynaklarının korunmasından tarladan çatala sürdürülebilir bir tarım sistemi oluşturulabilmesi için yapılması gerekenler başta olmak üzere birçok önemli konu başlığı, tarım ekosisteminin önde gelen isimleri tarafından masaya yatırıldı.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen’in açılış konuşmasıyla başlayan 2. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nun sunuculuğunu gazeteci Ilgaz Gürsoy üstlenirken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sürdürülebilirlik Akademisi ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri de toplantıya yaptıkları konuşmalarla katkı sağladılar.
Sempozyumun, Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen Tükenen Değerimiz Su: Geleceğimizi Nasıl Koruyacağız? başlıklı oturumunda, Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Uğur Zeydanlı, TSKB Enerji ve Kaynak Araştırmaları Ekip Lideri Can Hakyemez, BÜYEM Müdürü ve SDSN Türkiye YK Üyesi Dr. Tamer Atabarut, su yönetimine dair önemli paylaşımlarda bulundular. Ilgaz Gürsoy’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen Hikaye Toprakta Başlar: Tarımda Sürdürülebilirlik, Neleri Başarabiliriz? konulu oturumda ise PepsiCo Vakfı Avrupa Bölgesi Lideri Andrea Pont Capell, Anadolu Meraları CEO’su Yasemin Kireç ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva Tunç, sürdürülebilir tarım konusunu masaya yatırdılar. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Genel Sekreteri Konca Çalkıvık moderatörlüğünde gerçekleştirilen Gıda Zincirinde Dönüşüm: Tarladan Çatala “Daha da Yeşil Yolculuğu” konulu oturumda SysAdvance Temsilcisi Joaquim Cunha, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkan Vekili Dr. Bilal Düzgün ve PALGAE Kurucusu Eylül Er, sürdürülebilir gıda sistemi üzerine değerlendirmelerini paylaştılar.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen: “PepsiCo olarak kendi ayakları üzerinde durabilen bir tarım ekosistemi oluşmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz”
PepsiCo Türkiye’nin kendi çatısı altında yürüttüğü faaliyetlerin yanı sıra dirençli bir gıda ekosistemi oluşturulması için iş birliklerini de güçlendirdiğini dile getiren PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, “Son yıllarda iklim krizi, küresel ısınma, salgınlar ve daha birçok değişkenin etkisiyle gıda ile ilgili endişeler arttı. Ancak unutmayalım ki gıda ve tarım ekosisteminin paydaşları olarak bizler, bu riskleri yönetebilecek bilgiye, birikime ve kapasiteye sahibiz. Güçlü işbirliğinin farkında olarak hep birlikte çözüm yollarını ararken deneyimlerimizi de paylaşma konusunda birbirimize karşı çok açığız. Çünkü bu gelecek hepimizin ve onu daha iyi hale getirmek de bizim elimizde.
Gıda krizinin önüne geçmek için tarımda sürdürülebilirliği sağlayabiliriz. Toprağı, su kaynaklarını koruyarak, yenileyici tarımı geliştirerek, çiftçilerimizin ve tarımın koşullarını iyileştirerek, teknolojiyi tarımın yararına kullanarak bunu başarabiliriz. Bu konuda bizim gibi şirketlere büyük bir sorumluluk düştüğünün farkındayız. PepsiCo olarak aynı zamanda dünyanın en büyük tarım işletmelerinden birine sahibiz. Türkiye başta olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde tarım adına pozitif değişim yaratan uygulamalarımızla yarattığımız etkiyi açık bir şekilde görüyor ve ölçümlüyoruz. Ekosistemimizde yarattığımız değişimi görmek bizi gelecek adına umutlandırıyor. PepsiCo olarak kendi ayakları üzerinde durabilen bir tarım ekosistemi oluşmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz, bu konuda tüm paydaşlar olarak hep birlikte çalışabilirsek uzun dönemde sürdürülebilir ve kapsayıcı bir tarım ekosistemi oluşturabiliriz” dedi.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen: “Sürdürülebilir tarım alanında edindiğimiz bilgi birikimimizi “Lay’s Ortak Hareket, Yeniden Bereket Projesi” ile deprem bölgesine taşıdık”
PepsiCo Türkiye olarak tarım alanındaki gerçekleştirdikleri faaliyetlere de değinen Evrim Şen dirençli bir gıda sistemi oluşturmanın önemine vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de tarladan sofraya tamamen sürdürülebilir bir değer zinciri yaratılması için çalışıyoruz. 20 şehirde, toplam 50.000 dekar alanda 200’ün üstünde çiftçiyle sözleşmeli tarım ile ekosistemin gelişimine katkı sağlıyoruz. Tarımda teknolojiyi dünyada iyi örnek olacak projelerle etkin bir şekilde kullanıyoruz. Daha az su kullanımı ve karbon salımının yanı sıra kimyasal gübre kullanımını azaltılmasına yönelik çalışmalarımızla çiftçilerimizin yanında olmaya devam ediyoruz. Tarımda geleceğin belirleyicisi olacağına inandığımız yenileyici tarım uygulamalarına önemli yatırımlar yapıyoruz.
Patateste Yenileyici Tarım Uygulamaları Projesi kapsamında PepsiCo olarak, 2023 yıl sonu itibarıyla tüm patates üretim alanlarımızın % 50’sinde, yani yaklaşık 25.000 dekar alanda, yenileyici tarım yapmış olmayı amaçlıyoruz. Geçen yıl Lay’s Yenileyici Tarım projesi kapsamında Konya Karapınar’da patates, şeker pancarı, ayçiçeği ve mısır ekimi gerçekleştirdiğimiz uygulama arazisinde Anadolu Meraları liderliğinde çok başarılı çıktılar elde ettiğimiz bir proje gerçekleştirdik. Sürdürülebilir tarım alanında edindiğimiz bilgi birikimimizi bu yıl “Lay’s Ortak Hareket, Yeniden Bereket Projesi” ile deprem bölgesinde Hatay Samandağ’a taşıdık. Lay’s, Anadolu Meraları işbirliği ve PepsiCo Vakfı desteği ile gerçekleşen bu projeyle bölgede tarımı yeniden filizlendirmek için bölgedeki çiftçilerin tarım faaliyetlerine devam edebilecekleri dirençli bir gıda ağı oluşturmayı amaçlıyoruz. İnanıyorum ki bu projeyle kuracağımız dirençli gıda ağı modeliyle bölgede tarımı yeniden filizlendirirken uzun dönemde sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekosistem oluşturulmasına katkı sağlayacağız” dedi.
PepsiCo sözleşmeli tarım ile Türkiye’deki cipslik patatesin yaklaşık yüzde üçte ikisini üretiyor
PepsiCo Türkiye’de 20 şehirde, toplam 50.000 dekar alanda 200’ün üstünde çiftçiyle sözleşmeli tarım modeliyle çalışarak Türkiye’deki cipslik patatesin yaklaşık üçte ikisini üretiyor. Üretilen patatesleri sözleşmeli tarım çerçevesinde satın alarak çiftçilerin ekonomik olarak sürdürülebilir bir çiftçilik modeliyle ilerlemelerine destek oluyor. Ürünlerinde kullandığı patatesleri yüzde 100 yerli tohumlar ile ülkemizde üretiyor. Yaklaşık 300 kişiden oluşan PepsiCo Agro ekibi sözleşmeli tarım yaptığı çiftçilerin tarlalarını yıl boyunca ziyaret ederek onlara sahada destek oluyor.
PepsiCo ayrıca çiftçileri 16 yıldır tedarikçi eğitim ve iletişim platformu PepsiCo Agro Akademi ile destekliyor. Tarımda teknoloji kullanımına ciddi yatırımlar yapan PepsiCo Türkiye, Croptrak mobil uygulamasıyla sözleşmeli üretim yapılan tüm tarlaları çevrimiçi anlık olarak takip ederek tarımsal kaynakları koruyor. Şirket ayrıca özellikle su kullanımını azaltacak düşük basınçlı sulama teknolojilerine yönelik yatırımlar da yapıyor. PepsiCo yiyecek fabrikalarında oluşan organik atıkları minerallerle zenginleştirerek geliştirdiği kendi organomineral gübresi Naturalis sayesinde ise sözleşmeli çiftçilerinin patates üretiminde kimyasal gübre kullanımını % 40’ı oranında azaltarak ayrı bir başarıya da imza atmış bulunuyor.
Sürdürülebilirlik Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa: “Sürdürebilirlik Akademisi olarak PepsiCo ile işbirliğiyle onlarla birlikte olmak, onlara destek vermek bu çok önemli”
Bugün sera gazlarında veya su tüketimlerinin miktarlarında veya bazı doğal kaynaklarının yok olmasında maalesef tarım pratiklerimizin ciddi miktarda sürdürülebilirliği engellediğini gözlemliyoruz. Eğer tarımı sürdürülebilir yapmazsak bir başka şeyin sürdürülebilir olmasının bize ne faydası var? Olmayan bir hayatın sürdürülebilirliğini konuşuyoruz. Dolayısıyla pratiklerimizin çok daha sürdürülebilir olma zorunluluğunu daha yakinen görüyoruz. Olay sadece insanların doğal ihtiyacı olan beslenmesini karşılanması değil aynı zamanda sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için gerçekten tarımın çok daha farklı pratiklerle yapılması lazım. ‘’ diye konuştu.
Sempozyumun birinci paneli olan “Tükenen değerimiz su: Geleceğimizi nasıl koruyacağız paneli’’ndeki konuşmacılar; Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Uğur Zeydanlı, TSKB Enerji ve Kaynak Araştırmaları Ekip Lideri Can Hakyemez, BÜYEM Müdürü ve SDSN Türkiye YK Üyesi Dr. Tamer Atabarut oldu. Panel konuşmaları şöyle;
Enerji ve Kaynak Araştırmaları Ekip Lideri Can Hakyemez:
“Biz suyun artık bir elmas olduğunu düşünüyoruz. Evet suyun en az bir elmas kadar değerli olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin durumuna gelirsek, Türkiye bildiğiniz üzere 3 tarafı denizlerle kaplı su açısından çok zengin olduğunu düşündüğümüz ama aslında yarı kurak bir ülke ve bu iklim değişikliği, iklim krizi, ekosistem krizinin etkisiyle de su kaynaklarının hem ulaşılabilmesi hem kalitesinin bozulmasıyla ile ile birlikte de hikayenin daha derinleştiğini görüyoruz. Suya ulaşımın ya da temiz suya erişimimizin daha da derinleştiğini, daha da zorlaştığını görebiliyoruz. Burada rakamlara bakmak gerekirse dünyada % 70’lerde kayıp su tüketimi. Türkiye’deki 2020 yılı verileri % 77.”
SDSN Türkiye YK Üyesi Dr. Tamer Atabarut:
COP28 toplantısında ne oldu diye baktığımızda öncelikle fosil yakıtlardan çıkış dile getirildi. Fosil yakıtlardan kullanılmasından kademeli olarak çıkılarak işte yeni bir enerji kaynakları kullanılmasının artırılmasına niyet edilecek kararı çıktı. Bağlayıcı olmayan bir niyet göstergesi ortaya konuldu. Kayıp Hasa Fonu konusu da gündeme geldi. Almanya ve Birleşik Arap Emirlikleri 100’er milyon dolar vereceğini açıkladı. ABD ise 17.5 Milyon dolar vereceğini açıkladı. Hatta zirvede Amerikan delegesinin evinin o kadar ettiği konusunda konuşmalar gerçekleşti. ABD ve Çin devlet başkanlarının zirveye katılmaması da bu konuya gösterdikleri duruşu simgeler gibiydi.
Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi: Dr. Uğur Zeydanlı:
“Dünya olarak 2 büyük krizle karşı karşıyayız bir iklim krizi, iki biyolojik çeşitlilik krizi. Bunları birbirinden ayrı düşündüğümüzde aslında dünyadaki yaşam sisteminin merkezinde iş tesis etmemiz, gelişimimiz mümkün değil. Bunun örnekleri de yaşıyoruz dünyanın birçok yerinde. Türkiye’de 2021 yılında çok yoğun bir şekilde yaşadık. Herhalde yürütebilecek bütün ekolojik felaketleri 2027 bir yılında yaşadığımızı düşünüyorum. O yüzden bütüncül yaklaşımlar çok önemli yani bir şeyi yaparken başka bir şeyi bozmamamız gerekiyor. Buna çok basit bir örnek vereceğim ağaçlandırma meselesi de çok bahsediyoruz birçok açıdan faydalı özellikle hidrolojik rejimi düzenlenmesi arazi ıslahı ve ama doğru bir şekilde yapmadığınızda da zararı da var bunları bilinçli bir şekilde planlamamız yönetmemiz gerekiyor.
Toprak ayrı düşünülür su ayrı düşünülür halbuki su ve toprağa birbirinden ayırmak mümkün değil en büyük su deposu toprak toprağın en yoğun bir şekilde bulabileceğiniz bulmanız gereken bir yerdir orası su kapasitesini kaybettiği sevgiyi felaketlerden birden tarım için hem su varlığımız açısından.
Moda olan bazı şeyleri yapmaktan kaçınıp gerçekten sorun ne yani iyi bir sorun analiziyle başlayıp sonra ilerlemek bu da çok yüksek tabi burada çok kolay bir şey değil ezberleri bozmak yenilikçi yaklaşımları ortaya koymak bunların hayata geçirilmesini sağlamak özellikle de hem örnekleri verelim üretmek hem de bu politikaya yerleştirmek kolay bir süreç değil”
Ilgaz Gürsoy’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen Hikaye Toprakta Başlar: Tarımda Sürdürülebilirlik, Neleri Başarabiliriz? konulu oturumda ise PepsiCo Vakfı Avrupa Bölgesi Lideri Andrea Pont Capell, Anadolu Meraları CEO’su Yasemin Kireç ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva Tunç, sürdürülebilir tarım konusunu masaya yatırdılar.
PepsiCo Vakfı Avrupa Bölgesi Lideri Andrea Pont Capell: Pep+ uçtan uca stratejinin kalbinde sürdürülebilirliğin yer aldığına dikkat çekti. Capell: “PepsiCo Vakfı olarak hem global hem yerel ortaklarla çalışıyor ve uzun süreli kalıcı bir etki yaratmaya çalışıyoruz. Türkiye’de de kilit ortağımız Anadolu Meraları. Anadolu Meraları ile birlikte çalışıyor olmaktan gurur duyuyoruz. 2021 yılından beri Lay’s onarıcı tarım projemiz var. Konya’da başladık ve şu an yenileyici tarım projeleriyle devam ediyoruz. Farklı şekillerde hibe ve eğitim destekleri veriyoruz.
Şu an projemizi Hatay Samandağ’da devam ettiriyoruz. 400 çiftçiyi destekliyoruz ve bu projeyle gurur duyuyoruz. Tüm dünyada pozitif gelecekten bahsediyoruz ve mümkün olduğunca çiftçileri desteklemek istiyoruz. Bu yolculukta olmak harika ve Türkiye’de Anadolu Meraları ile bu yolculuğumuza devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Anadolu Meraları CEO’su Yasemin Kireç: Onarıcı tarımın bir iş modeli olduğuna dikkat çekti. Onarıcı tarım dendiğinde sadece toprağa odaklanıldığını ama aslında bunun çok daha fazlasının düşünülmesi ve gözetilmesi gerektiğini belirten Kireç; “Burada bir sistem ve arkasında büyük bir vizyon hareket ve aksiyon planı var. İçinde çok fazla parametre ve paydaş var. Hepsini gözetlemek gerekiyor” dedi.
Kireç; “Ekosistemi onarmak üzerine uygulamaları önemsiyoruz. Gıda ve tarım sistemlerini şu an toprakta yapıyoruz. Aslında onarmanın vurgusunu çok yapıyoruz ama aslında sürdürülebilirliğinin ötesinden bahsediyoruz. Dirençli gıda sistemlerini Türkiye’de kurmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Dirençli gıda dediğimizde de bu ağdan ürünler çıktıktan sonraki süreç önemli ve burada da birçok parametre söz konusu. İş modeli olarak bakıldığında paydaşlar, yerel dahil olmak üzere ekosistemde herkesin birlikte işbirliği yapması çok önemli” dedi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva Tunç: Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma programındaki 17 hedef ve alt başlıkların dünyayı harekete geçirdiğine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hava Tunç, açlık ve yoksullukla mücadeleye gıda ve tarımın girdiğine dikkat çekti. Gıda ve tarımın önemli sektörlerin başında yer aldığını belirten Tunç, “Komisyon raporuna göre eylemler için gerekenler yapılırsa yıllık olarak projenin dünya ekonomisine 12 trilyon dolar katkısı olacak deniliyor. 2025’de dünya geliri ise 30 trilyon dolar olabilir ve dünya 380 milyon insana istihdam sağlayabilir. Toprak yönetimi önemli. Üretim toprakta sağlanıyor. Su yönetimi ne kadar önemliyse, toprak da o kadar önemli” dedi.
Sempozyum’un son paneli ise Moderatörlüğünü İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Genel Sekreteri Konca Çalkıvık’ın yaptığı “Gıda Zincirinde Dönüşüm: Tarladan Çatala ‘Daha da Yeşil Yolculuğa” oldu. SysAdvance Temsilcisi Joaquim, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkan Vekili Dr. Bilal Düzgün ve PALGAE Kurucusu Eylül Er’in katıldığı panel konuşmaları şöyle;
SysAdvance Temsilcisi Joaquim Cunha; 2015 yılında teknolojiyi farklı alanlara taşıdıklarını belirterek; hayata geçirdikleri proje ile fosil gazın yerine ikame ettikleri biyogaz üretimine dikkat çekti. Temiz teknoloji çözümleri olduğunu ve kimyasal beyaz su kullanmadıklarını belirten Cunha; “Minimum elektrik kullanıyoruz ve çevreye sürdürülebilir bir katkıda bulunuyoruz. Tarımsal atıklardan veya gıda üretimi atıklarından gelebileceği gibi aynı zamanda atık su çamurlarından gelen biyogazdan sıfır karbon olan bir elektrik üretiyoruz. Aslında biz gaz tüketiminin yüzde 30 yerine geçecek biyometan üretiyoruz. Emisyonlar açısından da katkı sunuyoruz” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkan Vekili Dr. Bilal Düzgün ise, bakanlığın üç programı olduğuna dikkat çekerek bunların; “birincisi gönüllü anlaşmalar; ürün başına tükettiğin enerjiyi yüzde 10 azaltma taahhüdü verirsen, faturanı yüzde 20 devlet ödüyor. İkincisi verimlilik artışı. Verimlilik artışı proje bedelinin yüze 25’ine kadar hibe veriliyor. Üçüncüsü de verimlilik artışı sağlayan tesisler, 5. Bölgedeymiş gibi değerlendirilerek tıpkı 5.bölgedeki tesisler gibi teşviklerden yararlanabiliyor” dedi. Düzgün ayrıca; Türkiye’de tarımsal sulamanın yüzde 71’i vahşi sulama ile yapılıyor. Devlet kapalı sulama sistemi yatırımlarına yüzde 50 hibe verdiğine dikkat çekti.
Gıda ve tarım fabrikalarında bulunan atık suları kullanarak biyokütle elde ettiği yosunlardan biyoplastik granülü üreterek döngüsel ekonomiye katkıda bulunan PALGAE Kurucusu Eylül Er, atık suların alglerle temizlenmesinin son dönemde çok konuşulduğunu belirtti. Er, “Algler, lisans çalışmalarında sık kullanılıyor. Algler azot ve fosforu yiyor, havadaki karbonu da kullanarak oksijen üretiyor. Bunu endüstriyel yatırıma dönüştürdük. Çok basit bir sistem, bu iş modelini kurumsal firmalara entegre etmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Er ayrıca girişimci olmak isteyen gençlere tavsiyelerde bulundu.