Solunum Derneği TÜSAD İnhalasyon Tedavileri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Can Öztürk, ülkemizde günlük yeni tanı alan koronavirüs vaka sayılarının yeniden artmaya başladığına dikkat çekerek, yeni mutant virüse karşı kapalı mekanlarda en az iki maske takılması gerektiğini söyledi.
Kovid-19 pandemisine karşı en yaygın ve en etkin korunma aracı olarak kullandığımız maskeler, mutant virüse karşı da bizi koruyabilir mi? Son zamanlarda yanıtı en çok merak edilen sorulardan biri de bu. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) İnhalasyon Tedavileri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Can Öztürk, ülkemizde 21 ilde görülen ve çok daha hızlı yayılım gösteren yeni tip Kovid-19 varyantına karşı normal maskelerin etkili olamayacağını belirtti. Bu nedenle iki maske takılması ve maskelerin kapalı alanlarda asla çıkarılmaması gerektiğini belirten Öztürk, asansörle, AVM ve büyük marketler, açık ofisli işyerleri, çağrı merkezleri, toplu taşıma araçları ve uzun yol otobüsleri gibi ortamların bu dönemde, bulaş için en riskli yerler olabileceğine dikkat çekti.
Vaka sayılarındaki artış
Ülkemizde günlük yeni tanı alan koronavirüs vaka sayıları yeniden artmaya başladığına işaret eden Prof. Dr. Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı: “İnsanlarımızın maske ve mesafe kuralına uyumlarında bir değişiklik olmadığı halde, kısıtlamalarda bir yumuşama ve esneme söz konusu değilken bu vaka artışlarının yeni tip mutasyonlu virüslere bağlı olma olasılığı çok yüksek görünüyor. Nitekim Avrupa ülkeleri bu ciddi risk için, bu hafta itibarı ile seyahat kısıtlaması gibi çok sıkı yeni önlemler açıkladılar.
Virüslerde mutasyonlar genellikle hastalık yapma ve bulaşıcı olma özelliklerinin azalması yönünde olurken, bu kez ortaya çıkan mutasyonların (İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya örneklerinde olduğu gibi) virüsün insan solunum yolları hücrelerine daha kolay yapışabilme ve daha az sayıdaki virüsle bile hastalık tablosunu oluşturabilme yönünde olduğu ortaya çıktı. Mutant virüslerin bu özellikleri, bugüne kadar çok üzerinde durulmayan, kapalı yerlerde ortam havasından bile bulaşabilme riskini ön plana çıkardı.”
Havada asılı kalabiliyor
Öztürk, kapalı ortamlarda bulaş riskinin nasıl arttığını ise şöyle açıkladı: “Herhangi bir mutant virüs taşıyıcısından ortama yayılan solunumsal damlacıkların kapalı ve kuru havalı ortamlarda sıvı bölümü hızla buharlaşıyor. Özellikle ortam havası kuru ise bu buharlaşma çok hızlı oluyor. Ve damlacıklar çap ve ağırlık kaybederek aerosol partiküllerine dönüşüyor. Bu çok küçük aerosol partikülleri, damlacıklar gibi 1-2 metrelik bir alanda kalmayıp, havalandırma sistemlerinin etkisiyle çok uzaklara kadar gidebiliyor, çok hafif ve küçük olduklarından yerçekiminden etkilenmeyip havada asılı kalabiliyor.
Kapalı ortamlara giren veya oralarda çalışan kişiler, 3 saate kadar havada asılı kalabildiği saptanan bu aerosol partiküllerin hale ettiklerinde (nefes alarak) çok az sayıda bile olsa, mutant virüsün RNA parçacıkları kişilerin ağız, burun, boğaz bölgesindeki hücrelerine sıkıca yapışıp hastalığı oluşturabiliyor.”
Dünyada önlemler artıyor
Bu yeni koşullar nedeniyle daha önce, aynı ortamda daha az sayıda kişiye bulaşan virüsün, 2-3 kat daha fazla sayıda insana bulaşabildiğini dile getiren Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Bu noktada tek koruyucu kişisel önlem olarak maske etkili olmakta.
İtalya’dan yapılan bir açıklamada, aerosol özelliğindeki çok küçük mutant virüs partiküllerinin (B117 mutantı için) kullanmakta olduğumuz cerrahi maskeleri geçebildiği vurgulanıyor.
ABD’de CDC (Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi) Başkanı Dr. Anthony Fauci, bu dönemde, kapalı ortamlarda en az 2 maske takmanın koruyuculuğu artırabileceğini açıkladı. Havalandırması yeterli olmayan kapalı ortamlarda, eğer kişilerin uzun süre kalmaları gerekiyorsa veya bu tip ortamlarda çalışıyorlarsa, Almanya’da, filtre etme özelliği daha sıkı olan ve havadaki aerosol partiküllerini bile tutabilen özel maskeler kullanılması öneriliyor ve bazı alanlar için kullanımı zorunlu hale getiriliyor.”
Özellikle asansörler, AVM ve büyük marketler, açık ofisli işyerleri, çağrı merkezleri, toplu taşım araçları ve uzun yol otobüslerinin bu dönemde, ortam havasından bulaş için en riskli yerler olabileceğine dikkat çeken Öztürk, “Kapalı ortamlarda zorunlu olarak bulunmamız gerekiyorsa bunu olabilecek en kısa süreyle sınırlandırmamız bulaş riskimiz azaltabilecektir” dedi.