Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), 50. yılını kutladı. 24 Ocak tarihinde İstanbul Büyük Kulüp’te gerçekleştirilen geceye; eski bakanlar, sendika temsilcileri ve gıda sanayini temsilen çok sayıda davetli katıldı.
Gecede TÜGİS Başkanı Necdet Buzbaş bir konuşma yaptı. Buzbaş, “TÜGİS’in 50 yıllık tarihi, sadece işveren sendikacılığının geçmişi ile sınırlı değildir” dedi ve TÜGİS’in tarihinin aynı zamanda Türkiye’deki gıda sanayiciliğinin gelişimini de anlattığının altını çizdi.
TÜGİS Başkanı Buzbaş’ın konuşmasının bir bölümünü buraya almak istiyorum: “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda devlet eliyle başlayan sanayileşme hareketinde, vatandaşın beslenme ihtiyacı temel gıda maddelerinde de sanayileşmeyi zorunlu kılmıştır. Şeker fabrikalarına yapılan yatırımlar bunun tipik örnekleridir. Cumhuriyetin ilk yıllarında özel sektör yatırımları sermaye yetersizliği nedeniyle son derece sınırlı, ancak yerel ihtiyaçları karşılayacak düzeydedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın yokluk ve yoksulluk yıllarında gıda sanayinin gelişmesi bir yana ekmeğin bile karneye bağlı olması, unlu ürünler üretiminin 8 ay yasaklanması ve tüketiminin sınırlanması evsel nitelikli üretimi zorunlu kılmıştır.
1950’li yıllardaki sanayileşme hamlesi içinde gıda sanayi de gelişme ortamı bulmuştur. Konservecilik, yağ, bisküvi, makarna, glikoz, nişasta ve un üretimleri sektörün gelişme gösterdiği başlıca alanlar olmuştur.
Gıda sanayi İstanbul’da doğup büyüdü
Gıda sanayinin doğup büyüdüğü şehir doğaldır ki diğer pek çok sanayi kolunda olduğu gibi İstanbul’du. Gıda sanayi henüz emekleme döneminde olmasına rağmen İstanbul’da dokumadan yani bugünkü adıyla tekstilden sonra önemli ikinci sanayi dalıydı. TÜİK verilerine göre 1960’lı yılların başında toplam çalışanların yüzde 16’ncısını istihdam eden gıda sanayi, il katma değerinin yüzde 23’ünü oluşturuyordu. Gıda işyerlerinin toplam İstanbul Sanayi İşyerleri arasındaki payı ise yüzde 23’dü. Gıda sanayinin gelişmesiyle birlikte artan istihdam ve karmaşıklaşan çalışma hayatı işçi-işveren ilişkilerinde yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılıyordu.
Türkiye’de çağdaş anlamda işçi-işveren ilişkilerinin yasal düzenlemesi 1961 Anayasası ile yapıldı. 1961 Anayasası işçi ve işverenlere sadece sendika kurma hakkına vermekle kalmayıp aynı zamanda toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt haklarını da tanıdı.
1961 Anayasası’nın esaslarına uygun olarak hazırlanan ve 1963’te çıkartılan 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunları o günkü endüstriyel ilişkilerin temel koşullarını düzenledi.
1982 Anayasası ile endüstriyel ilişkiler daha ayrıntılı ele alınmış, özellikle sosyal ve ekonomik hak ve ödevler bölümünde çalışma barışının sağlam temeller üzerinde kurulması amaçlanmıştır. 1982 Anayasası’na uygun çıkartılan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu halen bugünkü endüstriyel yaşamı düzenlemektedir.
Türkiye’de gerçek anlamda işçi-işveren sendikalarının 1961 Anayasası ile kurulduğuna işaret etmiştik. İşte TÜGİS’in kuruluşu da tam bu yıla rastlar. TÜGİS 24 Ocak 1961 yılında kurulmuştur.”
Gıda 2000 dergisi olarak TÜGİS’in 50. yıldönümünü kutluyoruz.
Bir sonraki sayıda buluşmak üzere,
Hoşça kalın.