Türk mutfağının gelişimi konusunda yarım asırdır yürüttüğü çalışmalarla Filiz, yeme içme sektörünün tek pazarlama konferansı olan Türk Mutfağı 2.0’da Yerel Lezzetin Birleştirici Gücü panelinde yer aldı.
Yeme içme sektörünün tek pazarlama konferansı olan Türk Mutfağı 2.0, DudeTable tarafından Divan Kuruçeşme ev sahipliğinde gerçekleşti. Bu yıl, “Birliktelik” temasıyla düzenlenen etkinlik, ev dışı ve hızlı tüketim gıda kanallarını kapsayarak sektöre ve nihai tüketicilere ürün/hizmet sunan markaları bir araya getirdi. Türk Mutfağı 2.0; sektörün önde gelen isimlerini bir araya getirerek pazarlama stratejilerinin gelecekteki tüketici ihtiyaçlarına yönelik belirlenmesine zemin hazırlarken, aynı zamanda bu stratejilerin dünyanın sürdürülebilirliğine uygun olması gerektiği gerçeğine odaklanıyor.
Tohum tedariki, çiftçilerin eğitimi ve desteklenmesi konusunda yarım asırdır yürüttüğü çalışmalarla mutfakların vazgeçilmezi olan Filiz, etkinliğin co-sponsorları arasında yer alarak Türk mutfağının gelişimine katkı verecek projeleri desteklemeye devam ediyor.
Haber program sunucusu Buse Yıldırım’ın modere ettiği panelde aynı zamanda, ünlü şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir ve Türk mutfağının ana malzemeleriyle yarattığı lezzetlerle adını dünyaya duyuran ünlü şef Maksut Aşkar yer aldı.
“Türk mutfağını tanıtırken zengin kültürünü ve tarihçesini de anlatmalıyız”
Paneldeki konuşmasında Türk mutfağına, buğday tarımının gelişimine, mükemmelliğe ve yeniliğe olan tutku ve özen ile yola devam ettiklerini vurgulayan Barilla Gıda Pazarlama Direktörü Selcen Tokgöz, şu açıklamalarda bulundu: “Türk mutfağı, kökenleri Orta Asya’ya dayanan ve yüzyıllar boyunca zenginleşen bir kültürel mirası temsil ediyor. Bu zengin mutfak kültürünü daha geniş kitlelere tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla dijital platformlar aracılığıyla etkili pazarlama kampanyaları düzenlemeli, gençlerin katılımını teşvik etmeliyiz. Filiz olarak, Türk mutfağının en az diğer dünya mutfakları kadar saygı görmesi gereken başlıca mutfaklardan olduğuna inanıyor, bunu amaç ediniyoruz. Topraktan gelen güçle hammaddenin kalitesi ve yerelliğinin bize özgünlük getirdiğini biliyor, sürekli yenilik yoluyla insanların daha iyi yaşamasını sağlamak için özenle çalışıyoruz.”
Konuşmasında, pandemi süreciyle birlikte öze dönmenin ve yerel ürünlere değer vermenin toplumlar için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladığımızı vurgulayan Tokgöz, “Türk mutfağını tanıtırken sadece yemeklerimize odaklanmak yerine, tarih, kültür, örf, adet gibi unsurları da içeren bir yaklaşım benimsemeliyiz. Bu sayede mutfak kültürümüzü dünya genelinde bir ilham kaynağı haline getirebiliriz” dedi.
“Mardin bulgurunun bilinirliğine katkıda bulunmak en büyük misyonumuz”
‘Mezopotamya Güneşi’ olarak bilinen Mardin bulgurunu ürün gamına eklemekten mutluluk duyduklarını vurgulayan Tokgöz, “Mardin, zengin tarihi ve kültürünün yanı sıra özel toprağı sayesinde benzersiz bir bulgur üretiyor. Bu bulgur, kehribar sarısı bir renge ve özgün bir rahiyaya sahip. Aynı zamanda besleyici değeri yüksek, lif ve protein bakımından zengin bir gıda kaynağıdır. Filiz olarak, Mardin bulgurunu daha fazla insanla buluşturmayı ve Türk mutfağına katkıda bulunmayı hedefliyoruz” dedi.
Bulgurun Türk mutfağının özgün bir hazine taşıyıcısı olduğunu aktaran Selcen Tokgöz, şöyle devam etti: “Dilimize özel bir kelime olarak yerleşen bulgur, tüm dünyada da bu isimle biliniyor ve Türk mutfağının vazgeçilmez bir unsuru. Bulgur, Türk mutfağının zenginliğini ve geleneklerini yansıtan bir ürün. Birçok Türk yemeğinin ana malzemesi olan buğdayın işlenmiş hali olan bulgur, çorbalardan yemeklere, böreklerden pilavlara kadar geniş bir yelpazede kullanılıyor. Türk mutfağına özgü bir ürün olarak, Bulgur, Türk kültürünün bir parçası ve özel günlerden günlük yaşama kadar pek çok farklı vesileyle sofraları süsler. Ayrıca, sağlıklı beslenmenin önemini vurgulayan bir temsilcisi.
Filiz olarak, Mardin Bulguru ile bu eşsiz lezzeti daha fazla insanla buluşturmanın gururunu yaşıyoruz ve Türk mutfak kültürünü dünya genelinde tanıtmak için çaba harcıyoruz. Filiz olarak, geleceğin mutfak dünyasına ilham olmak için var gücümüzle çalışacak ve Mardin bulgurunun zengin kültürel mirasımızda yaratıcı kullanımlarının keşfedilmesini amaçlayan projelerimize devam edeceğiz.”
Önemli olan ürünün sadece rafta olması değil rafa gelinceye kadar geçen tüm süreçte katma değer yaratmasını sağlamak. Bunu yaparken çiftçinin desteklenmesi kadar genç nesle de büyük görev düşüyor. Genç şeflerimizin yerel ürünlerin DNA’sını ve ruhunu anlayarak bunları, gelenekselden başlayıp, günümüz lezzet anlayışına uygun modernize edeceği inovatif reçetelerle kullanmayı öğrenmesi gerekiyor. Mardin Bulguru gibi yerel ürünlerin tüm bu değer karması ile desteklenmesi Türk mutfağını yıldızlaştıracak konulardan biri” dedi.
Oturumda, Türk mutfağının köklerini modern dünyayla buluşturmanın önemine vurgu yapan dünyaca ünlü şef Maksut Aşkar, “Anadolu mutfağı o kadar derin ve zengin ki, geleneksel reçeteleri öğrenip doğru şekilde uygulayabilmek, üstelik bunu ustalara beğendirebilmek kolay değil. Bulgur gibi mutfağın öncü malzemelerini, günümüz teknolojisi ve modern sunumlardan faydalanarak, mutfaklarında yer vermelerini teşvik etmeliyiz. Kuzey ülke mutfaklarının son yıllarda popüler hale getirdiği fermantasyon tekniklerini, Anadolu’da atalarımız uzun yıllardan beri bulgur kullanarak yapıyor” açıklamasını yaptı.