Türkiye, aşırı antibiyotik kullanımı nedeniyle Avrupa ülkeleri arasında en yüksek antibiyotik direncine sahip ülke konumunda. İdrar yolu enfeksiyonları, aşırı kullanımın yaygın nedenlerinden bir tanesi.
Sağlık uzmanları, idrar yolu enfeksiyonu gibi sık görülen enfeksiyonların tedavisinde aşırı antibiyotik tüketimi nedeniyle Türkiye’nin antibiyotik direncindeki endişe verici durumunu tartışmak üzere 4 Mayıs 2016 tarihinde bir araya geldi. Sağlık Bakanlığı’na göre Türkiye, söz konusu antibiyotik tüketimi olduğunda 40 Avrupa ülkesi arasında ilk sırada yer alıyor. Bu açıklama, Türkiye’nin antibiyotik direnci oranının yüzde 46’ya yükseldiğini belirten Dünya Sağlık Örgütü’nün 2014 yılındaki raporuyla da doğrulanıyor.
Katılımcılar arasında Cerrahpaşa Üniversitesi Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Recep Öztürk, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Üroloji Profesörü ve Türk Üroloji Derneği Kuzey Marmara Bölgesi Şubesi Başkanı Dr. Barış Nuhoğlu ve ABD merkezli turna yemişi kooperatifi Ocean Spray®’in Bilim ve Ruhsatlandırma İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Geoffrey Woolford yer aldı. Türkiye’nin idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın enfeksiyonlardan kaynaklanan ve artan antibiyotik direnci oranının yanı sıra turna yemişi tüketilmesi gibi bu enfeksiyonları azaltmaya yardımcı olabilecek alternatif besin desteği çözümleri de görüşülen önemli konular arasında yer aldı.
Paneldeki konuşması sırasında Prof. Dr. Recep Öztürk, “Türkiye’de antibiyotik kullanımı son derece yüksek olmakla birlikte halk sağlığı açısından da büyük bir risk teşkil ediyor. Yüzde 20 ila 50 arasında değişen direnç oranları tespit ediyoruz. Bu oranlar, hastaların vücutlarının verilen antibiyotiklere yanıt vermemesi nedeniyle, doktorların idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın enfeksiyonlar yaşayan hastaları etkin bir şekilde tedavi edemediği anlamına geliyor” dedi.
İdrar yolu enfeksiyonu ekonomik ve halk sağlığı endişelerini artırıyor
Yakın zamanda Ocean Spray tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, Türkiye’deki kadınların yüzde 50’si son bir yıl içinde idrar yolu enfeksiyonu yaşadı; yüzde 53’ü de enfeksiyonun günlük yaşamları üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu söyledi. Yüzde 70 ile katılımcıların büyük bir kısmı idrar yolu enfeksiyonu teşhisi veya tedavisi için bir doktora gidebileceğini onaylarken; sonuçlar idrar yolu sağlığının, sağlıkla ilgili diğer sorunlarla karşılaştırıldığında ana sağlık endişesi olmadığını gösteriyor.
Tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonunun, böbreklerin hasar görmesine yol açan Pyelonefrit gibi kronik böbrek hastalıklarına ve hatta Sepsis gibi ölümcül kan enfeksiyonlarına yol açabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Barış Nuhoğlu, alternatif tedavi yöntemlerinden umutlu olduklarını “Bu ülkede, antibiyotik direnci oranlarını yavaşlatmaya yönelik büyük bir fırsat var. Doktorları ve hastaları idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın enfeksiyonlara yönelik alternatif tedavi yöntemleri konusunda eğiterek artan direnç sorunlarını çözebiliriz” sözleriyle ifade ediyor.
Turna yemişi: İdrar yolu enfeksiyonu ve antibiyotik kullanımını azaltmada besin desteği
Raporlara rağmen olumlu haberler de var. Ocean Spray’den Dr. Geoffrey Woolford’a göre:
- [icons icon_name=”icon-angle-right” icon_size=”14px”] Günde 240 ml turna yemişi suyu tüketilmesi, idrar yolu enfeksiyonlarını azaltarak tedavide kullanılan antibiyotik miktarını da azaltmaya yönelik bir besin desteği olabilir.
- [icons icon_name=”icon-angle-right” icon_size=”14px”] 40 gramlık tatlandırılmış turna yemişi kurusu, turna yemişi suyunda bulunan eşsiz bileşenlere sahip olmakla birlikte günlük tavsiye edilen meyve ihtiyacını da karşılamaya yardımcı oluyor.
Woolford, “50 yılı aşkın süredir devam eden araştırmalar, turna yemişini anlamaya adandı. Turna yemişinin antibakteriyel özellikleri, belirli bakterilerin yapışarak idrar yolu enfeksiyonlarına neden olmasını engelliyor; vücudu temizlemeye ve arındırmaya yardımcı oluyor. Sonuç olarak araştırmacılar, tekrar eden enfeksiyonlara sahip kadınlarda turna yemişi tüketimi ve idrar yolu enfeksiyonlarının azalması arasında bir korelasyon gördü. Enfeksiyon sayısının azalması, daha az antibiyotik kullanımı ve daha düşük antibiyotik direnci geliştirme riski anlamına geliyor” dedi.